Büyükada Tarihi: Prens'in Adası
Prens adalarının en büyüğü olan ve ev sahipliği yaptığı güzelliklerle birçok ziyaretçiyi kendisine çeken Büyükada, milattan önce 300'lü yıllara kadar uzanan bir tarihin izlerini de taşımaktadır. Ancak günümüzdeki adının aksine antik döneme denk gelen o yıllarda Büyükada'nın da dahil olduğu tüm adalara Halkın Adaları ismi verildiğini de söylemek gerekir. Sadece bu bile Büyükada'nın tarihi itibariyle pek çok olaya ev sahipliği yaptığını göstermektedir.
Peki Büyükada ve diğer adaların ismi ne oldu da değişti? Gelin, Büyükada tarihi hakkında fikir sahibi olmak için geçmişe birlikte göz atalım.
Prens'in Adası İsmi Nereden Geliyor?
Her ne kadar Büyükada tarihi hakkında bilgimiz milattan önce 300'lere kadar uzansa da Büyükada ile ilgili kayda değer asıl öyküler Bizans hakimiyetinde olduğu dönemlere aittir. Nitekim Bizans, adalara ve Büyükada'ya hakim olduğu dönemde bu bölgelere pek çok manastır yaptırmıştır. Ancak sonrasında bu manastırlar sürgüne uğrayan birçok imparator ve patriğin mezarı haline gelmiştir.
Yine de hemen vurgulamak gerekir ki Büyükada'nın Prens'i Adası anlamına gelen Prinkipo ismiyle anılması en azından başlangıç itibariyle bir sürgün hikayesine bağlı değildir. Bizans tarihçisi Kedrenos, İmparator II. Justin'in Büyükada'da kendisine bir saray ve manastır yaptırarak buraya yerleştiğini söyler. Büyükada'nın tarihçesi açısından Prinkipo ismini alması da bununla birlikte gerçekleşmiştir. Ancak şüphesiz halkın yüzyıllar boyunca adayı bu isimle çağırmasında sonradan sürgün edilen önemli isimlerin de etkisi vardır
Osmanlı İdaresinde Adalar ve Büyükada
Elbette Büyükada geçmişi itibariyle Osmanlı'nın uzun yıllar boyunca hakim olduğu topraklardan biridir. Tarihçilere göre Büyükada'nın fethi, İstanbul'un fethinden yalnızca bir ay öncedir. Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen Büyükada tarihi bakımdan Bizans imparatorları kadar Osmanlı padişahları ve devlet görevlileri için de önemli olmuştur. Bilhassa II. Abdülhamit, başta Hamidiye Camii olmak üzere Büyükada'nın tarihi açısından son derece önemli pek çok yalı ve konak yaptırmış, kimi devlet görevlilerinin adaya yerleşmesini sağlamıştır.
Büyükada tarihi ile ilgili belgelere baktığımız zaman uzun yıllar boyunca bölgedeki Rum ve Türk nüfusun birbirleriyle son derece dostane ilişkiler geliştirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Birbirleriyle oldukça uyumlu bir şekilde yaşayan iki halk; yemek kültüründen gündelik hayata, müzikten sanata kadar pek çok noktada birbirlerini etkilemiştir.
Aya Yorgi Manastırı ve Kilisesi
1751 yılında iki katlı küçük bir kilise olarak inşa edilen Aya Yorgi Manastırı Büyükada tarihi açısından hiç kuşkusuz büyük bir öneme sahiptir. Nitekim 1894 depreminde büyük bir tahribat yaşayan manastır, 1905 yılına kadar adeta baştan yapılmış, aynı zamanda hemen arkasına da Aya Yorgi Kilisesi eklenmiştir.
Adını Saint Georgios'tan alan Aya Yorgi Kilisesi'ne yürüyerek çıkmak yarı hac sayılmaktadır. Efsanelere bakılırsa kilise içerisinde yer alan ikonalar, papazların toprağa gömmeleri sayesinde işgal sırasında zarar görmekten kurtulmuş, sonrasında bir çobanın gördüğü rüya ile yerleri yeniden bulunabilmiştir.
Troçki'nin Sürgün Yeri
Büyükada tarihçesi içindeki sürgünler yalnızca Bizans dönemiyle sınırlı değildir. Soyvetler Birliği'nin lideri Stalin'in sürgüne yolladığı Troçki, yaklaşık 4 yıl boyunca Büyükada'da kalmış, 1933 yılında suikast yapılarak öldürülmüştür. Neyse ki Büyükada tarihi açısından karşımıza çıkan son sürgün de budur.
Günümüzde kısa bir Büyükada gezisiyle bile adanın sahip olduğu tarihi güzellikleri ve izleri hemen fark etmek mümkündür. Eğer siz de Büyükada tarihi ve geçmişine canlı tanıklık etmiş mekanları görmek istiyorsanız adayı en azından bir kere ziyaret etmelisiniz.
Doğal güzelliklerin yanı sıra eşsiz bir tarihi dokuya sahip olan Büyükada hakkında daha fazla bilgi edinmek için Adalar Müzesi'ni ziyaret edebilir, adanın jeolojik oluşumundan itibaren pek çok bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.